İnsan Neden İntihar Eder? Yok Eden Sebepler
İntihar Nedir?
Öncelikle gelin intiharın kelime anlamına bakalım. Türk Dil Kurumu’na göre intihar, “bir kimsenin toplumsal ve ruhsal nedenlerin etkisi ile kendi hayatına son vermesi” olarak tanımlanır. Vikipedi’de ise intihar kelimesine, “Bir canlının, neticesinin ölüm olacağının bilincinde olarak, kendisinin ölümüne yol açacak bir eylem yapmasıdır” şeklinde bir tanım yapılmıştır.
İnsan Neden İntihar Eder?
İnsan neden intihar eder sorusuna ise bir sürü cevap bulabiliriz. Mesela günümüzde en bilinir haliyle; depresyon, anksiyete bozuklukları, şizofreni gibi ruhsal hastalıklar, maddi sıkıntılar (borçlar, iş yerinin batması, düşük gelir düzeyi…) aile sorunları, ilişki sorunları, iş-meslek sorunları, sosyal çevre, alkol-uyuşturucu kullanımına bağlı dürtüsellik vs. bunlardan bazıları. Ancak bütün bunların yanında bir insanın kendi hayatına son vermeyi seçmesinin daha derin bir açıklaması olmak zorunda. Daha kişiye özel bir şey mesela; acılara son vermek istemesi, yükleri ve sorumlulukları kaldıramaması, sorunlarından kaçma yolu, mücadeleye devam edecek gücü bulamaması, yokluğuyla ötekilere acı çektirme dürtüsü. Mantıklı gelmeye başladı mı? Ama yine de daha derin bir sebep olmalı diye düşünüyorum. Şöyle ki; benim bu dünyada ve ötekilerin arasında var olmamın bir sebebi var, hayatımın bir anlamı. Eğer o anlamı kaybetmişsem ve var olmaya dair kendimi ikna edemiyorsam geriye tek bir seçenek kalıyor: yok olmak.
Depresyon testi ilginizi çekebilir. Teste hemen başlayabilirsiniz.
Görüyoruz ki, intiharın tek bir evrensel sebebi yok ve intiharın nedenselliğine ulaşabilmemiz için intihar etmeyi düşünen kişiyi kendi bağlamı (sosyal, politik, tarihsel, ekonomik, kültürel, dini ve örgütsel değerleri) çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Aynı zamanda bu değerler kişinin inanç, duygu, tutum, arzu, umut, bilgi, hayal, niyet, plan gibi birçok kişisel özelliklerinin de şekillenmesini sağlar. Dolayısıyla kişinin hayata ve yaşamına vereceği anlam bu kavramlar çerçevesinde oluşur.
Bunu örneklerle açıklamak gerekirse; Orta Doğu’da sömürge ve savaşlara maruz kalmış bir toplumda aşırı dinci bir anlayışla büyütülen bir çocuğun yetişkin olduğunda dinin ve toplumunun ihtiyacı olarak batıya karşı zafer kazanma arzusu ile intihar eylemlerine katılması ve kendi hayatını ideallerinin yanında daha değersiz görmesi. Ya da kendilik yatırımı itibar, saygınlık ve onurlu yaşamak olan birinin itibarını, saygınlığı kaybetmesi sonucu hayatına son vermesi (daha çok Japonlara özgü harakiri olarak bilinen intihar yönteminin temelinde de bu vardır). Ya da tüm hayatını çalışmaya, kazanmaya ve maddi güce bağlayan birinin bütün gücünü ve varlığını kaybetmesi sonucu düştüğü yoksunluk ile baş edememesi. Annesinden ve sosyal destek çevresinden sevgi ve şefkat görmemiş, kendini değerli ve önemli hissetmemiş bir kişinin tüm sevgi yatırımını yaptığı ötekini kaybetmesi ile hayatına son vermesi. Bu gibi örneklerden de anlayacağımız üzere yaşamaya dair inancımız, yaşadığımız olaylar, edindiğimiz bilgiler, toplum, din ve aile yani bilgilerimiz, deneyimlerimiz ve arzularımız ile belirleniyor. Ancak birçok insanda gözlemleyeceğimiz üzere var olmanın sürekliliği kişilere ya da nesnelere yüklenmiş durumda. Hayatını anlamlı kılan para, güç, iktidar, bir kişinin sevgisi-aşkı, vb olabiliyor. Bunları kaybettiğinde ise boşluk, hiçlik, değersizlik ve yoğun acı, öfke duygularına sürüklenebiliyor.
Sokrates’in de dediği gibi her kavram kendi zıddından doğar. Yani eğer bir şey var olmuşsa bir zamanlar yoktu ya da yok oluyorsa bir zamanlar var olmuştu. Demek ki insanı yok olmaya götüren, bir zamanlar var olmasından kaynaklanıyor. Yok olmaya duyulan istek var olmanın anlamını yitirmesiyle başlıyor. Var olma düşüncesine çaresizlik, umutsuzluk, karamsarlık, boşluk ve hiçlik duyguları eşlik etmeye başladığında şüphesiz yok olma düşünceleri kendini göstermeye başlayacaktır. O zaman öncelikli olarak kişinin önce bakış açısını başka insanlardan ve başka şeylerden ziyade kendine çevirmesi, yaşamaya dair kendi içsel sebeplerini bulması, ötekilere ve nesnelere olan bağımlılığını azaltması, kendini gerçekleştirecek potansiyellerinin farkına varması, yaşadığı her türlü olumsuzluğa rağmen kendini sağlam ve ayakta tutacak ego gücüne ulaşması ve değiştiremeyeceği gerçekleri kabul etmesi ve bütün bunlara dayanmayı öğrenmesi gerekmektedir.
Kısaca, başkalarının sizden beklediğini yapmak üzerine bir hayat kurmuşsanız önünde sonunda bu yıkımla karşılaşacaksınız demektir. İşte o zaman kendinize “Ben şimdi ne için yaşayacağım?” sorusunu sorduğunuzda kendinize anlamlı bir cevap verebilmeniz için bugünden başlayarak bir şeyleri değiştirmek zorundasınız.
Yazar: Psikolog Esra Yılmaz
Yorum Yapın