Duygusal Açlık Nedir? Duygusal Açlıktan Kurtulma Yolları
Duygusal Açlık Nedir?
Duygusal açlık, tokluk sağlanmış olsa bile, duygusal tetikleyicilerine yanıt olarak oluşan açlık durumu olarak tanımlanır. Fiziksel açlıkla aynı belirtileri göstermeyen duygusal açlık aniden oluşur.
Duygusal yeme ise, fizyolojik açlık veya sosyalleşme amacı güdülmeden sadece içinde bulunduğu duygulanıma cevaben ortaya çıktığı varsayılan yeme davranışı olarak tanımlanır. Bireyler öfkelendiklerinde ya da kendilerini baskı altında hissettiklerinde normalden daha fazla yiyecek tüketebilirken, heyecanlı ya da yoğun stres altında hiç yemek yemeyebilirler.
Olumsuz duygularla baş etmek için ortaya çıkan bir yeme davranışı olarak da tanımlanan duygusal yeme davranışında, bireyler kendilerini daha iyi hissetmek veya olumsuz duygu hissini azaltmak için yemek yerler. Bu şekilde duygularını kontrol altına almaya çalışırlar. Duygularına göre beslenen kişiler açlıklarının fizyolojik olup olmadığını ayırt edemezler.
Duygusal yemenin, açlıktan ziyade başka nedenleri vardır. Herhangi fiziksel bir belirti değildir yemek yemeye iten, onun yerine duygular yemeye doğru yönlendirir.
Duygusal Açlık ve Fiziksel Açlığı Birbirinden Ayırın
- Duygusal açlık bir anda gelir; fiziksel açlık yavaş yavaş hissettirir kendisini.
- Bir duyguyu doldurmak için yemek yediğinizde, bu sizin aç karnınızla ilgili değildir, pizza ya da dondurma gibi belirli seçtiğiniz bir besin tüketirsiniz ve bu sadece sizin ihtiyacınızı karşılar. Ama eğer aç olduğunuz için yemek yiyorsanız, diğer alternatiflere açıksınız demektir.
- Duygusal yemek, sanki o anda doyurulması ve tatmin edilmesi bir açlık türünü getirir, ancak fiziksel açlık kendisini doyurmak için bekleyebilir.
- Doyduğunuzda, eğer belirli bir duyguyu doyurmak istiyorsanız, yemek yemeye devam edeceksinizdir. Ama eğer aç olduğunuz için yiyorsanız, doyduğunuzda aç yemek istemeyeceksinizdir.
- Duygusal yeme, arkasında suçluluk duygusu bırakabilirken, fiziksel olarak aç olduğunuzda yemek yemek bu duygulara yer vermez.
Duygusal Açlığın Nedenleri
Duygu değişimlerini düzenlemedeki başarısızlıkların yanı sıra, duygusal açlığın nedenleri yani tetikleyicileri olarak çevresel, biyolojik, zihinsel, duygusal, sosyal ve çocukluk çağı beslenme alışkanlıkları sıralanabilir.
- Çevresel tetikleyiciler – bir besini görmek veya koklamak
- Biyolojik Tetikleyiciler – açlık, susuzluk ya da bir besine karşı duyulan aşırı istek hali
- Zihinsel tetikleyiciler – yiyecek hakkında düşünmek, tarif okumak, sevilen bir besini hatırlamak veya ileri vakitte yenilecek bir yemeği düşünmek
- Duygusal tetikleyiciler – hoş etki yaratan duyguların sürekliliği için veya hoş olmayan duyguların yarattığı hislerden kurtulmak için yemek istemek
- Sosyal tetikleyiciler – yeme konusunda bireyleri zorlayan kişi ve durumlar
Duygusal Açlıktan Kurtulma Yolları
- Stres altındayken mutfaktan ve abur cuburlardan uzak durun. Oturup stres kaynağınıza odaklanın demiyorum, yiyerek uzaklaşmak yerine alternatifler geliştirin. Yürüyüş yapmak bu derdinize derman olabilir. Özellikle günışığında yapılan yürüyüşlerin mutluluk hormonu olan serotonin ve endorfini yükseltir.
- Tabi ki mutfaktan uzak durarak çözüme ulaşmak mümkün değil. ‘Doğru beslenme‘ye özen göstermeniz gerekiyor. Öğün atlamayın, buna belki de canınız hiçbir şey yemek istemediği için atladığınız kahvaltı da dahil! Vücudunuzu uzun süre aç ve susuz bırakmaktan kaçının. Su içmek hem iyi hissetmenizi sağlayacak, vücudunuzun sağlıklı döngüsüne katkıda bulunacak hem de tokluk hissi yaratacak.
- Bir liste ya da günlük tutun.Bir noktadan sonra beslenme düzeninizi hislerinize teslim etmenizi önlemek için de önemli bir yol gösterici olacaktır.
- Duygusal açlık anında arayacağın abur cuburlar elinizin hemen altında olmasın, hatta mümkünse erişebileceğiniz sınırlar içerisinde yer almasın.
- Kriz anlarınızda buzdolabından sizi uzak tutacak notlara ne dersiniz? Herkes için olmasa da bazıları için böyle küçük notları uzak durmak istedikleri şeylerin üzerine iliştirmeleri olumlu bir etki yaratabiliyor.
- Belki de en önemlisi: Kendinizi sevin. Kendinize değer verdikçe çevrenin sizi strese sokan, üzen yorum, düşünce, hal ve tavırlarına o kadar da önem vermezsiniz. Değişecekseniz kendiniz için değişin.
Yazar:
Psikolog Rüveyda Köse
Yorum Yapın